Şehir Hikayeleri – Paris Fareli Şehir mi, Romantizmin Başkenti mi?

IMG_20190927_130130591_HDR (1)

“Paris Fareli Şehir mi, Romantizmin Başkenti mi?” bölümünü aşağıdaki linkte dinleyebilirsiniz.

spotify-badge-button-listen-wh-BG

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Şehir Hikayeleri – Köln’den indim Frankfurt’a

IMG_20190927_130130591_HDR (1)

“Şehir Hikayeleri – Köln’den indim Frankfurt’a” bölümünü aşağıdaki linkte dinleyebilirsiniz.

spotify-badge-button-listen-wh-BG

Genel, Şehir Hikayeleri içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Şehir Hikayeleri – Oslo’da Var Bir Elk

IMG_20190927_130130591_HDR (1)

“Şehir Hikayeleri – Oslo’da Var Bir Elk” bölümünü aşağıdaki linkte dinleyebilirsiniz.

spotify-badge-button-listen-wh-BG

Youtube:

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Şehir Hikayeleri – Dubai ve Abu Dhabi ilk ziyaret

IMG_20190927_130130591_HDR (1)

“Şehir Hikayeleri – Dubai ve Abu Dhabi ilk ziyaret” bölümünü aşağıdaki linkte dinleyebilirsiniz.

spotify-badge-button-listen-wh-BG

Youtube:

Hikayede bahsi geçen otel apartman:

SN853092

Uçak motoru:

SONY DSC

Genel, Şehir Hikayeleri içinde yayınlandı | , ile etiketlendi | Yorum bırakın

Şehir Hikayeleri – Şehirler Ülkeler Sıralı Tam Liste Bölümü

IMG_20190927_130130591_HDR (1)

“Şehir Hikayeleri – Şehirler Ülkeler Sıralı Tam Liste” bölümünü aşağıdaki linkte dinleyebilirsiniz.

spotify-badge-button-listen-wh-BG

Bahsi geçen ülke ve şehirlerin tam listesi:

A.B.D.

  • San Francisco
  • Ralegh
  • Hickory
  • Charlotte
  • Atlanta
  • San Jose

Almanya

  • Köln
  • Frankfurt
  • Stuttgart
  • Dortmund
  • Bodman
  • Gelsenkirschen
  • Herne
  • Pforzheim

Arnavutluk

  • Tiran

Avusturya

  • Viyana

Belçika

  • Brüksel
  • Mechelen

Birleşik Arap Emirlikleri

  • Dubai
  • Abu Dhabi

Belarus

  • Minsk

Bosna Hersek

  • Saraybosna

Bulgaristan

  • Svilengrad

Çekya

  • Prag

Çin

  • Pekin
  • Shenzen
  • Guangdong

Danimarka

  • Billund
  • Horsens

Fransa

  • Paris

Hollanda

  • Amsterdam
  • Alkmaar
  • Utrecht
  • Eindhoven
  • Veenendaal
  • Rotterdam

İngiltere

  • Londra
  • Bournemouth
  • Winchester
  • Oxford
  • Salisbury
  • Southampton
  • Portsmouth
  • Weymouth

İran

  • Tahran

İsviçre

  • Zürich
  • Saas-Fee

Kıbrıs

  • Lefkoşa
  • Bafra
  • Girne

Kosova

  • Pristine
  • Prizren

Macaristan

  • Budapeşte

Norveç

  • Oslo

Polonya

  • Gdynia
  • Gdansk
  • Sopot

Portekiz

  • Lizbon

Ukrayna

  • Kiev
  • Lviv
  • Lutsk
  • Khmelnitskiy
Genel, Şehir Hikayeleri içinde yayınlandı | ile etiketlendi | Yorum bırakın

Şehir Hikayeleri – Giriş Bölümü

IMG_20190927_130130591_HDR (1)

Şehir Hikayeleri – Giriş bölümünü aşağıdaki linklerde dinleyebilirsiniz:

spotify-badge-button-listen-wh-BG

Listen-on-Apple-Podcasts-badge

listen-on-google-podcasts

ed34a3258bf8d79c3db30e4269dd95052481fc50

Youtube:

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Eskilerden – Yalnızlık sevgisi

10.10.2002 21:50

Yalnızlığı sevmek, yalnızlıktan korkmak. Duygulara, kendine, yalnızca yalnızken ulaşmak. Yaptıklarını düşünmek, yarınını hayal etmek, korkmak ya da korkularını yenmek için yalnızlık isteği. Sürekli bir yalnızlığı göze alamadığından, belki korktuğundan her zaman yanında birilerinin olacağını düşünmenin vermeye çalıştığı huzur hissi. Peki ne zaman huzurlusun? Bu yaşına kadar huzurlu olduğun anlarda yanında kimler vardı? Sadece kendin mi? Neden gelecekte huzuru bulmak için birilerine muhtaç olduğunu düşünüyorsun o zaman? Daha huzurlu hissetmek için mi? Birisine sarılmanın ya da sahip olmanın huzurunu yaşayabilmek için mi? Bugüne kadar kimin yanındayken rahat hissettin ki? Kimin yanında o “tanıdığın bildiğin kendin” olabildiğini düşünüyorsun? Çekinme, itiraf et. Yalnızca kendinleyken öyle değil mi dostum? Bir gün ruh eşini bulabileceğin umuduyla mı yaşıyorsun sen de? Belki de ruh eşin ruhundan başkası değildir.

Peki seni kim sevdi bugüne kadar? Onların sevdikleri sen misin? Seni senden başkası tanımıyorsa senden başka kim sevebilir ki seni? Kimsenin yanında “asıl sen” olamıyorken senin sevdiğin seni başkalarının sevmesini bekleyebilir misin? Kendini paylaşabilir misin? Dinlediğin müziğin hazzını, içtiğin kahvenin tadını, okuduğun yazıların lezzetini paylaşabilir misin? “Hep yanlış yönlendirdiler bizi” diyenler bizi doğru bir yöne mi yönlendiriyorlar? “Yeni şeyler söylemek lazım” cümlesinin kendisi sence kaç kişi tarafından kaç kez söylenmiştir geçmişte? Paylaşmak yanlış mı, yalnızlık doğru mu? Yeni bir şey mi söylüyorum? Söylediklerimin söylenmiş olmasından korkma düşüncesi artık eskimemiş midir “Homo sapiens sapiens” bile binlerce yıldır varsa? Yaşamının en olgun döneminde hiç tanımadığın bir insanı kendi dünyanın içine almak kolay mı? O bir uzaylı değil mi senin dünyan için? Aynı dili mi konuşuyorsun? Aynı havayı mı soluyorsun? Aynı şeyleri sevme ihtimalin nedir ki? Peki nasıl oluyor da izin verme cesaretini gösteriyorsun seninle aynı şeyleri sevme ihtimali olan bir insanın senin sevdiklerini sahiplenme şansına? Bütün savaşlar bir yere sahip olduğunu düşünen devletle o yere sahip olmak isteyen arasında çıkmışken nasıl oluyor da aynı şeyi sevmek, istemek kutsal bir duyguya dönüşüp paylaşıp mutlu olmak adını alabiliyor? Yazdığını yazana bile içten içe kin beslerken paylaşmak konusunda ne kadar dürüstsün? Yoksa gerçekten bütün kişisel egoları yıkabilen sürpriz duygular mı var hala bilemediğimiz? Paylaşmak istediğin yoksa sadece sorumlulukların mı? Belki yalnız kalmak için daha fazla zamanın olurdu böylece. Gerektiği zamanlarda “işleri” paylaşıp kendine daha fazla zaman ayırabilme stratejileri. Kendine zaman ayırınca yaptıkların sadece ve sadece kendin için mi? Kişisel gelişim kimin içindir? Bilgili bir ölü olmak için mi? Bilgini uygun yerlerde diğerlerinin önüne geçme amaçlı kullanmak için mi? Ne oldu yalnızlık sevgine? Öne geçip yalnız kalmayı mı düşlüyordun yoksa? Yine evinde oturup yalnız kalmak niye artık çekici değil?

00:40

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Tesadüf senaryoları

24.08.2006 03:00

Ortada sadece yaşanabilecek birkaç senaryo varken bunlara tesadüf süsü verip olayları karmaşıklaştırmak küçücük dünyanı çok büyükmüş gibi gösterme çabası. Film gibi yaşadığını zannetmek gerçekten yaşanacakları ucuz bir senaryo haline getirip buruşturup çöpe atmak. Oysa günler geçiyor, insanlar hiçbir detaya takılmıyor çünkü hayat sadece bir kez gösterime giriyor. Anılar önyargıları şekillendirip hayallere yön veriyor. Yaşadığın her şeyi belleğinde tutarak hareket etmeye çalışmak seni hareketsiz kılıyor. Geçmişine bakıyorsun, burada böyle yapmışım diyorsun, yine aynı şeyi yapıyorsun ve bu “sen” oluyorsun. Kendini bile şaşırtmak bünyeye ağır geliyor, daha fazla ileri gitmek “ben”liğinden çıkmak olarak yorumlanıyor, ne yaparsan yap yaşayanın yine “sen” olacağı unutuluyor. Bu kadar kafanı yorarken, kendinle uğraşırken, her detayı düşünürken; ne yaptığını bilmeyen, istediklerini yapamayan, bir şey isteyemeyen “birisi” oluveriyorsun. “Bir şeyler” olmasını bekliyorsun, ne beklediğini bilmiyorsun, birçok şey olup geçerken anlayamadan sadece selam edip geçiyorsun. Seyirci artık sabırsızlanıyor, aslında her şeyi biliyor, başroldeki saf aktör anlasın diye yalvarıyor, filmin kopma anı geçtikçe sıkılıp “ben bu filmi görmüştüm” diyor, salonu terk ediyor. Tüm senaryoyu ezbere bilen aktör ise saf rolündeki inandırıcılığıyla övünüyor. Doğaçlama gibi görünen aslında hepsi ezbere hayat senaryolarında ise kimse inandırıcı olamıyor. Hiçbir hikâyenin sonu iyi bağlanamıyor, hepsi havada kalıyor, yaşanan her anın acıları, umutları, hissettirdikleri bellekte yer ediyor, yaşanacak her ana ister istemez yön veriyor. Her şeyi senaryo zanneden, herkese bir rol veren, düşünceleri yerine ezberindekileri söyleyenler bir “mutlu son” var sanıyor. Rollerinden kurtulup yaşamaya çalışsalar mutluluğun bir son olmaması gerektiğini anlayacaklar.

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Sıfır – zero – null

Allayıp pullayıp, döndürüp dolaştırıp, bir ileri bir geri ama hep olduğun yerde, elinde avucunda hep aynı önemli sıfırla, çarpsan da toplasan da çıkarsan da bölsen de, etkisiz, değersiz, sürekli yutan, hep harcayan, hiçbir şey katmayan, bir türlü bir olamayan, bazen eksiye uğrayan, sonra kendini toparlayan, çember mi daire mi, dolu mu boş mu, sorsan Pi’yi tanır mı, çevresini bilir mi, çapı var zanneder mi, neden hep teğet geçer, tek mi çift mi, yalnızlığa mahkûm mu, pozitif mi negatif mi, sayılır mı doğal mı, sayı mı rakam mı, virgülden sonrası var mı, sonrası hep sıfır mı?

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Boş Bir Sayfa

05.10.2002

Boş bir sayfaya kendi kaleminle başlarken bile zorlanıyorsan söyleyecek bir şeylerin varken, sesini duymaya cesaret edememene söz söylememeli galiba. Ben cesur değilim deme cesaretini nereden bulduğunu da merak ediyorum doğrusu. Bana artık sözlerini tutmayacağına dair söz verebilir misin? Özgürlük kelimesi kendini kendine bu kadar hapsetmişken hala sana çekici gelebiliyor mu? İstediğin her an her hareketi yapabileceğin, hareketlerin yaptığın anda senin geçmişinde kalacağı halde sadece içindeki ses mi dur diyor sana da? Cevabını bildiğin soruları sormak mı yoksa hiç cevabını bulamayacağın soruları oluşturmak mı boşa çaba olan? Bilmiyor musun ki bu kadar kelime, bu kadar cümle senin zihninde bile sadece yazarken biraz mana kazanabiliyor, o halde hala zihnini bu kadar kurcalamak niye? Sorular oluşturman bir yargı bildirecek her hangi bir noktayı değersiz bırakabilme korkusundan mı? Hep sorularla kaçarken son satırda koyma noktayı, olur mu?

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın